İçindekiler (Hızlı ulaşım)
1920
DEV SANDVİÇLER
İşlenmiş yumuşak ekmeklerin 1921’de raflara çıkmasıyla, öncesinde daha mütevazı bir öğün olan sandviçlerin altın çağı da başlamış oldu. İnsanlar buldukları her şeyi iki ekmeğin arasına sıkıştırmaya başlarken, havayolları şirketleri ise dev sandviçleri menülerine ekledi. İçerisine peynir, baharatlı etler ya da ton balıkları konan, krem peynirle de kek süsü verilen bu sandviçler, 1928 yılında ilk dilimli ekmeklerin market raflarına çıkmasına kadarki en iyi şeydi.
1930
JÖLELİ SALATALAR
Medeniyetin karşı karşıya kaldığı en büyük ekonomik krizlerden birisini yaşayan şanssız kuşak, gıda jelatini içerisinde servis edilen meyveler, sebzeler, etler ve hatta deniz mahsulleriyle ağzını tatlandırdı. Renkli ve farklı lezzetlerdeki bu jöleler, uygun fiyatları ve leziz olmalarıyla o dönem yayınlanan yemek kitaplarındaki tariflerin üçte birinde kendine yer buldu. Dev sandviçlerin aksine, bu sıra dışı lezzetin popülerliği sürekli bir düşüş gösterdi.
1940
KONSERVE ZAMANI
İkinci Dünya Savaşı sırasında devletler tüm kaynaklarını savaşa harcıyordu ve yiyeceklerin bir şekilde tasarruflu tüketilmesi gerekiyordu. ABD bu dönemde et, süt ürünleri ve sebzelerin tüketimini yönetebilmek için yoğunlaştırılmış konservelere sarıldı. Konservelerin savaşın yakıp yıktığı dünyanın dört bir yanındaki mutfakların vazgeçilmesine dönüşmesi de çok sürmedi.
1950
HAZIR & HIZLI BESİNLER
Uzay Yarışı, teknolojinin birçok alanda hızlı bir ilerleme ivmesi yakalamasını sağlarken, insanların evrendeki konumlarını daha iyi kavramasının önünü açtı. Böylece bir acelecilik furyası başladı ve gıda sektörü her şeyin hazır ve hızlı hallerini üretmeye koyuldu. Toz içecek Tang, şişelenmiş soslar ve kurutulmuş patates gibi ürünler ilk kez bu dönem ortaya çıktı ve popülerleşti.
1960
TROPİK LEZZETLER
Elvis Presley’nin 1961 tarihli Blue Hawaii filmi, dünyanın tropik lezzetlere karşı olan iştahını kabarttı. Pasifik adalarında geleneksel olarak ziyaretçilerin boynuna takılan Polinezya çelengi, tahta kadehlerde meyvelerle ve minik şemsiyelerle süslenen kokteyller, soya soslu kaburga ve ananaslı kek gibi lezzetler, doğal coğrafyalarından çıkarak dünyaya ulaştı.
1970
HİPPİLER VE ORGANİK FURYASI
Dönemin aykırı ruhları hippiler, ebeveynlerinin yediği işlenmiş yiyecekleri ağızlarına sürmeyi reddediyordu. Bunun yerine tahıl gibi organik üretilen yiyeceklere yöneldiler. Ancak hippilerin yemek yapma konusunda pek kabiliyetli olmamaları nedeniyle, pişmiş kabuklu yemiş ve mantarlı karışımları, tohumlu sandviçler ve keçiboynuzlu kek gibi garip yiyeceklere talim ettiler.
1980
MİKRODALGA ÇAĞI
Mikrodalga fırın 1945’te icat edildi ancak bu teknolojinin evlere girmesi için 1980’lere kadar beklenmesi gerekti. Yemek kültürünün, teknolojiyle hızlanan hayatın temposuna ayak uydurmasıyla birlikte, mikrodalgalar şehir insanlarının olmazsa olmazları arasına girdi. Şirketler, bu yeni ve hızlı araç için besinler geliştirmek için birbirleriyle yarışmaya başladı. Bunlar arasında, 1981 yılında General Mills tarafından patentlenen dünyanın ilk mikrodalga için tasarlanmış paketlenmiş patlamış mısırı da yer alıyordu.
1990
YAĞSIZLIK ÖZLEMİ
80’lerin sonunda tüketiciler yağlı ürünlerden soğudu ve 90’ların başında bu yiyeceklere karşı net bir olumsuz kanı tüm dünyaya hâkim olmuştu. Az yağlı kurabiyeler ve poğaçalar ilk kez bu dönemde ortaya çıktı. 98’de Lays ve Doritos tarafından piyasaya sürülen Wow cipsleri, bu akımın zirvesiydi.
2000
HER ŞEYE BİRAZ TUZ
Milenyumun garip olacağını herkes hissediyordu ve öyle de oldu: Artık tatlılarımıza bile tuz eklemeye başlamıştık. 99’da San Francisco’da üretilen çikolata kaplı tuzlu karamelli kekler, kısa sürede dünyanın dört bir yanındaki pasta şeflerinin ilgisini çekti. Sonrasında ise tuz tüm yiyeceklerin vazgeçilmezine ve insanların bağımlılığına dönüştü.
2010
PARLAK FİKİRLER
2010’da Instagram’ın kullanıma sunulmasıyla, insanlar yemeklerinin tadından ziyade, nasıl göründükleriyle daha fazla ilgilenmeye başladı. Gıda sektörü de kısa sürede bu akıma ayak uydurarak, Instagram’da güzel görünen yiyeceklerin daha fazla satacağını keşfetti. İçi karmakarışık tostlar, rengârenk unlu mamuller, #Saltbae, karışık çorba kaseleri derken, sağ salim günümüze kadar gelmeyi başardık. Öyle zor günler geçirdik ki, bir dönem Pazar kahvaltısını sosyal medyada paylaşmayanı dövüyorlardı.
SIRADA NE VAR?
Gelecekte mutfaklarımıza girmesi kuvvetle muhtemel olan dört yenilik
METAL PİPETLER
Geleceğin çevre dostu mutfağında plastik pipetlere yer olmayacak. Nasıl ki plastik poşetler yerine kese kâğıtları ve kumaş çantaları benimsedik, pipetler de yerlerini metal varyasyonlarına bırakacak.
MÜRVER ÇİÇEĞİ ŞURUBU
Şarap ve likör yapımında kullanılan bir çiçek olan mürverden üretilen yağ ve şurupların yakında ev mutfaklarına girmesi bekleniyor. Bu çiçeği ayrıca Prens Harry ve Meghan Markle’ın düğün pastasından da hatırlayabilirsin.
ZATAR
Orta Doğu’dan çıkan bir lezzet olan Zatar, daha şimdiden dünyanın dört bir yanındaki mutfaklarda kendine yer buluyor. Sumak, güveyi otu, kekik ve susamla yapılan bu baharat karışımı, humus ve salatalara müthiş bir lezzet katıyor.
LABARATUVAR YAPIMI ETLER
Geçtiğimiz sayıda detaylıca incelediğimiz konulardan birisi olan vejetaryen etler, günümüz teknolojisiyle öncekine kıyasla daha uygun maliyetlerle üretilebiliyor. Ancak henüz insanların çoğu vejetaryen hamburgere başına 600 dolar ödeme lüksüne sahip olmadığından, laboratuvar üretimi etlerin mutfaklarımıza girmesi için bilimcilerin bu konuda ellerini daha çabuk tutmaları gerekecek.